Eûzübillâhimineşşeytânirracîm Reddolmuş, kovulmuş şeytanın şerrinden Sana sığınırız Ya Rabbi!
Bismillâhirrahmânirrahîm Rahman ve Rahim olan Allah’ımızın ismi ile başlarım sözlerime.
Besmelenin on dokuz harfi var. Allah’ımız, on dokuz zebaninin azabından besmele çekenleri kurtaracak. Beş vakit namaz da beş saat etmektedir. Yirmi dört saatte yapılan küçük günahları; kıldığımız namazlar, çektiğimiz besmele affettirecek inşallah.
Lâilâhe İllallah. Tevhid’in harfleri yirmi dörttür. Okuduğumuz tevhid, yirmi dört saatte işlediğimiz günahları mahvedecek; ateşin, kalayın içinde bakırı erittiği gibi günahları eritecek inşallah.
Tevhidi okurken, Allah lafzını tekrar ederken dudaklarımız hiç birbirine değmiyor. Çünkü tevhidin içinde noktalı harf yok. Arapça’da birçok noktalı harf var ancak tevhidin harfleri içinde hiçbir noktalı harf yok. İçimizden söylediğimizde kimse Allah (c.c.)’ı zikrettiğimizi bilmez. Dudaklar yapışmaz. Efendimiz (s.a.v.), “Zikrin hayırlısı gizli olanı, rızkın hayırlısı kifayet edenidir.” (Beyhakî) buyurur. Rabbimiz kendini gizledi. Nifak, ahlâk-ı seyyie noktaları kalpte olmasın, zikrullah şifau’l-kulub (kalplerin şifası) olsun diye noktalı harf koymadı. Rabbimiz içimizdeki nifakları, kötü fiilleri, tamaları, hırsları, kini, buğzu, sümayı, hasetliği, kibri hiçbirşeyi koymasın, silsin süpürsün diye noktalı harf koymadı. Bu sebeple, Lâ İlâhe illallah kelime-i tayyibesini bolca okuyalım.
Sami Sultânımız (k.s.) ile askere gitmeden önce içmecede görüşmüş idik. Sultanımız’ın huzuruna; pederim ve Kılavuz Hafız ile birlikte gitmiştik. Kılavuz Hafız ki, murakabede zirveye çıkmış bir zâttı. Pederim, hem Kuddûsi Veli Hazretlerinden, hem de, Esad-ı Eribili Hazretleri’nden halife idi. Hem Nakşi, hem Kadiri halifesi. Kendisi, baba tarafından, Hacı Osmanzâdelerden seyyid. Annesi, Baba Hoca ismiyle maruf ve o da seyyidlerden. Soy itibariyle iki taraftan da seyyid yani. Sami Sultanımız (k.s.)’la görüşmemizde bizden için, “Okuduğumuz evrâd ü ezkârı isteyenlere verecek, bunun vekâleti bu.” buyurdular. Gözlerimden yaşlar fışkırdı. O, sürur yaşı mı idi? Hayır kaygı yaşı idi. Sana bir şey dediler mi? Hayır. Kendimi asla oraya lâyık görmedim. Hayatım boyunca, ne kadar methiyede bulundularsa kendimi hiçbir zaman oraya münasip görmedim, hep gözümün önüne günahlarım geldi. Pederim:
- “Oğlum niye ağlıyorsun.” deyince,
- “Sizinle, Kılavuz Hafız’ın erken vefat edeceğini Üstadımız keşfettiler de onun için.” dedim.
Bundan yirmi üç gün sonra babam, bir sene sonra da Kılavuz Hafız vefat etti. (Allah rahmet eylesin, şefaatlerinden ayırmasın.) Sonra ihvan bizim başımıza toplandı. O günden bu yana Hâdimu’l-Fukara, Fakîru’l-Hakir, hizmet etmeye çalışırım.
Üstadımız Yeşilhisar’da çadır kurdurmuş, Bir kağıt çıkardı, okudu okudu:
- “Tarikat-ı Kadiri’den de sizi vekil ediyorum. Üç ihlas bir fatiha okuyup, Abdülkadir Geylanî Hazretlerinin ruhuna okuyalım. Diğer dersimiz ayrı.” buyurdular. Bu ders gözü açık okunur. İşine giderken, iş yaparken, otururken okunabilir.. Bizde, okumazsan olmaz gibi sözler söylenmez. Biz müjdeciyiz. Bahaüddin Nakşbendi (k.s.) bir elimizden, Abdülkadir Geylani (k.s.) de bir elimizden tutsun. Gücü yetmeyen beş yüz, gücü yeten bin okusun inşallah.
Mevlâ, her iki Sultanımıza da hakîki mânâda evlat buyursun bizleri.